Sevgi Sarı
2 min readApr 18, 2021

--

Kadıköy’de Frank Sinatra

Yokuş yukarı çıkıyorum ve kulaklığımdan bir folk müzik sesi. Nedenini unuttuğum bir gerginlik hissi var kafamda. Yıllardır çözemediğim bir sorunun getirdiği eylemsizlikle beraber gelen düşünce bulutlarının oluşturduğu sis sanırım bu. Tamamladığım işler var ve tamamlayamadıklarım. Sonunu getirdiğim işleri unutuyorum. Başarı hissi ancak iki gün sürüyor bende. Uçsuz bucaksız merdiveni inerken bacaklarım titriyor. Yorgunluktan ya da beynim artı yürümek için gerekli sinyalleri vermekte çok yavaş. Sokağın köşesindeki plakçıya gidiyorum belki farklı daha önce dinlemediğim bir plak satın alabilirim. Dükkanın önüne yığılmış eski plakları karıştırıyorum bazılarını dükkan sahibi pala bıyıklı dişleri sigara içmekten sararmış hatta yer yer dökülmüş abiye veriyorum dinliyoruz beraber. Sonuna gelmeden durdurtuyorum pikabı hiçbirini beğenmedim. Ottoman oryantel diye bir plak buluyorum ki bu ilginç olabilir. O da sarmıyor, telefondan açıp dinlesem bunları daha iyi diyorum. İçeri giriyorum biraz sonra belki orada işe yarar bir şeyler bulabilirim. Bütün plakları elinden çıkarmak ya da satmak isteyen insanlardan topluyorlarmış, şaşırıyorum kim vermek ister ki böyle değerli hatırlanası anı depolarını. Tarkan, Nilüfer ve Sezen Aksu hepsi var yine de tatmin olmuyorum ve bu ufak dükkandan çıkıyorum.

Kadıköy’e mi gitsem orada plakçılar dükkanında daha çok çeşit bulabilirim deyip metroya doğru yürüyorum. Hava bulutlu trafik yer yer sakin. Metroya biniyorum kulaklığımda gelen müzik sesi kesiliyor internet çekmediği için. Hep unutuyorum sevdiğim şarkıları indirmeyi. Neyse bir durak sonra iniyorum ve iskeleye doğru yürümeye başlıyorum. Graffitilerin önünde dakikalarca duruyorum sanatçı neden bu yazıyı yazmış neden bu renkleri kullanmış diye düşünmeden edemiyorum.

Navigasyondan plakçılar çarşını aratıyorum ve kısa bir yürüyüşten sonra Kadıköy’ün en meşhur plakçısını buluyorum. Deri ceketli, biraz rock biraz arabesk bir abi karşılıyor beni. Dükkan ufacık ama çok fazla plak var. Hem bütçeme hem tarzıma uygun plağı bulmak için belki on plak dinliyoruz abiyle beraber. En sonunda Frank Sinatra plağını koyuyor abi gençliğinde duygulanarak dinlermiş. Pür dikkat dinliyoruz şarkıyı nakaratları çeviriyorum abiye. Sessizliği bozunca kahkaya boğuluyor plakçı abim. ‘Ya şimdi ya hiç’ diyor bak diyorum gülmekten ağlıyoruz ve bu plakta karar kılıyorum. Plakta başka şarkılar da var tam senin tarzını bulduk diyor. Plağı alıp ayrılıyorum dükkandan bu sefer yokuş aşağı iniyorum. Yoruldum artık eve gitmem gerek. Giderken devasa bir graffiti görüyorum bütün bir evin yan duvarını kaplayan bir fotoğrafını alıyorum tabi ki.

‘‘That’s life
That’s what all the people say
You’re riding high in April, shot down in May
But I know I’m gonna change that tune
When I’m back on top, back on top in June’’ — Frank Sinatra

--

--

Sevgi Sarı

Boğaziçi University Politics and IR, marketeer🍒✨